Dünyada milyarlarca insan sosyal medya platformlarını kullanıyor. Dolayısıyla bir kullanıcı öldüğünde sosyal medyadaki varlığına ne olacağı konusu büyük önem taşıyor.
Sosyal medya hesapları, bir aile yakını ilgili platforma kişinin öldüğü yönünde bilgi verene dek canlı ve aktif kalıyor.
İngiltere’de yaşayan ve eşi Matthew’u kanserden kaybeden Hayley Smith, eşinin sosyal medya hesaplarıyla ilgili ne yapacağını bilemediğini söylüyor.
“Matthew’un öldüğünü bilmeyenler hâlâ doğum günlerinde Facebook duvarına kutlama mesajları yazıyor. Hoş değil” diyen Hayley, eşinin hesabını bir anma sayfasına çevirmeye çalışmış.
20’den fazla kez Facebook’a eşinin ölüm belgesini yüklemeye çalışsa da bir sonuç alamayan Hayley, “Doğrudan Facebook’la temas kurup bu meseleyi çözmeye çalışacak gücüm yok” diyor.
Sosyal medya platformlarından bazıları, bir kullanıcı öldüğünde o kişinin yakınlarına vefat edenin hesabını kapatma seçeneğini sunuyor.
Bazı platformlar ise, bunun dışında bazı alternatifler de sunuyor.
Örneğin Instagram ve Facebook’un sahibi Meta, bir kullanıcının ölüm belgesi iletildiğinde ilgili kullanıcının hesabını ya kaldırıyor, ya da hesabı donduruyor.
“Hesap anıtlaştırma” adı verilen bu yöntemle ölen kişinin yakınları sayfada anılar ve fotoğraflar paylaşabiliyor.
Profilinde kullanıcının ismi yanında “Anısına” ifadesi yer alıyor. Profilin sahibi geçmişte resmi bir izin vermediği müddetçe kimse bu hesabın içeriklerini yönetemiyor ya da bu profilin kaldırılması talebinde bulunamıyor.
Facebook’ta anıtlaştırılmış hesaplar “Tanıyor olabileceğiniz kişiler” sekmesinde çıkmıyor ve ölen kişinin arkadaş olduğu hesaplara doğum günü hatırlatmaları gitmiyor.
YouTube, Gmail ve Google Resimler’in sahibi Google; kullanıcılarına hesaplarının belli bir süre boyunca aktif olmadığı durumlarda ne olacağına karar vermeleri yönünde seçenekler sunuyor.
X ya da eski adıyla Twitter’da ise, ölen kullanıcınınkini “anı” hesabı olarak kaydetmek mümkün değil. Tek seçenek, hesabın kaldırılması.
BBC Dünya Servisi Teknoloji Muhabiri Joe Tidy, erişim verilerinin paylaşılmadığını ve fotoğraf ve videolar gibi bazı verilerin yalnızca belli talepler üzerine erişime açıldığını söylüyor. Bu, bazı durumlarda mahkeme emri gerektiriyor.
Siber suçlar üzerine çalışan ve eskiden Sırbistan İçişleri Bakanlığı’nın ileri teknolojilerle ilgili biriminde çalışan Sasa Zivanoviç, ölen kişilerin veri, fotoğraf ve diğer içeriklerinin yanlış ellere gidebileceği uyarısında bulunuyor . Suçlular belli hesapların profil verilerini indirebiliyor ya da tüm hesabı ele geçirebiliyor.
Ölen kişinin ismi ile açılan sahte hesaplarda fotoğraflar, veriler ve videolar kullanılarak, o kişinin öldüğünden haberi olmayan bazı yakınlarına mesaj atılıyor. Bazı durumlarda sahte hesabı açanlar, yakınlardan para almaya çalışıyor.
İngiltere’de Dijital Miras Derneği’ni kuran James Morris, herkese verilerinin yedeğini alması önerisinde bulunuyor. Nitekim Facebook’ta bütün bir fotoğraf ve video arşivini indirmek ve bir aile üyesine bunları iletmek mümkün.
Morris, bir gün ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrense ne yapacağını şöyle açıklıyor: “Eğer Facebook’ta hesabı olan genç bir çocuğum yoksa, önce fotoğraf ve videolarımı indiririm, özel mesajlarımı silerim (çünkü çocuklarımın bu mesajları görmesini istemem), sonra da beğendiğim fotoğraflarımı bir yerde toplar ve her biri için kısa bir yazı ya da hikaye yazarım.”
Dijital miras ve sosyal medya mirası yazmanın kritik olduğuna dikkat çeken Norris, “Sosyal medya platformları sonuçta birer şirket ve bu platformların sizin dijital mirasınıza bekçilik etme gibi bir sorumluluğu yok.” diyor.
Platformların ölüm hallerinde sunduğu seçenekleri kamuyla açıkça paylaşarak aile bireylerinin işini kolaylaştırmasının önemine dikkat çeken Norris, “Herkes bu yöntemlerden haberdar değil” diye de ekliyor.
Ölümcül hastalıkları olan kişiler ve yakınlarına destek veren İngiltere merkezli yardım kuruluşu Marie Curie’den Sarah Stanley’e göre, insanlar sadece öldükten sonra sosyal medya hesaplarına ne olacağını değil, elektronik ortamda var olan tüm verilerine ne olacağını da düşünmeliler.
“Dijital ortamlardaki fotoğraf ve videolarımız pek çok anı taşıyor” diyen Stanley, sözlerine şöyle devam ediyor: “Günümüzde internette bankacılık işlemleri yapmak da çok yaygın. Ayrıca online oyunlar giderek daha da popüler hale geldi ve insanlar kendi avatarlarını yaratarak kendilerine bir çevrim içi yaşam alanı kurmak adına zaman ve çaba harcıyorlar. Dolayısıyla dijital miras, sosyal ağlardan ibaret değil.”
Stanley, öldükten sonra sosyal ağlardaki hesaplarımıza ve diğer verilerimize ne olacağına dair şu soruları kendimize sormamız gerektiğini söylüyor:
“Bir yakınınızın sosyal medya hesaplarınızın yönetimini eline almasını mı istiyorsunuz; yoksa yalnızca bu hesap üzerinden hatırlanmayı mı? Dijital ortamdaki fotoğraflarınızı bir dijital albüm halinde çocuklarınıza bırakmayı mı tercih edersiniz yoksa fotoğrafları bastırarak bir albüm halinde bırakmayı mı? Dijital miras, üzerinde düşünmemiz ve konuşmamız gereken bir konu.”
Ancak Hayley ve Matthew için bu, konuşulması kolay bir konu olmamış.
Son günlerinde eşinin ölümden bahsetmekten kaçındığını söyleyen Hayley, “Bunun yanında Matthew hastalığı ilerlediğinde artık kendinde değildi. Sorularıma yanıt verecek durumda da değildi” diyor.
Matthew’un anısını Facebook profilinde yaşatmak istese de, Hayley şu anda buna yanaşmıyor ve dedi ki: “Devamlı bir ölüm belgesine bakmak çok acı verici. Bana kalırsa bu, fazlasıyla karmaşık bir süreç ve şirketler ölenlerin aileleri için bu süreci kolaylaştırmaya çabalamalı.”